Ketojenik Beslenme

Düşük düzeyde karbonhidrat, orta düzeyde protein ve yüksek düzeyde yağ içeriğine sahip beslenme biçimidir. Diyetin karbonhidrat içeriği 20-50 gram ile sınırlı tutulur ve günlük enerjinin büyük bir bölümü yağlardan karşılanır. Diğer bir ifadeyle ketojenik beslenme; beslenme planında yağ kaynaklarının arttırılması şeklinde uygulanır ve düşük karbonhidrat alımı ile vücudun ketozis evresine girmesi amaçlanır. Ortalama olarak günlük alınan toplam kalorinin yaklaşık %10 veya daha azını karbonhidratlar, %15-25’ini proteinler ve %60-70’ini yağlar oluşturur.

Ketojenik beslenmede ekmek, tahıllar, şeker gibi karbonhidrat kaynakları kesinlikle yasaktır. Sebze, meyve, süt ve süt ürünleri, kuru baklagiller gibi birçok besin türü de diyette olması gereken düşük karbonhidrat düzeyi dolayısıyla az tüketilmekte veya hiç tüketilememektedir.

Diyetteki yağ içeriğini arttırmak için krema, mayonez, tereyağı veya zeytinyağıyla hazırlanan soslar kullanılır. Kaymak ve fındık, badem, ceviz gibi yağlı tohumlar da sıklıkla tercih edilir. Bu özellikleri dolayısıyla ketojenik beslenme,  uygulanması oldukça zor ve uzun süre devam edilmesi pek mümkün olmayan bir beslenme şeklidir.

Normal beslenme düzeninde vücut, enerji elde etmek için birincil kaynak olarak karbonhidratları kullanır. Vücuda alınan karbonhidratların yetersiz gelmesi durumunda ise enerji kaynağı olarak yağlar ve proteinler kullanılır. Ketojenik beslenmede de çok düşük düzeyde karbonhidrat alımı söz konusu olduğu için beyin, temel enerji kaynağı olarak glikoz yerine keton cisimlerini kullanmaya başlar. Keton cisimleri, karaciğerde yağ moleküllerinden üretilen hidroksi bütirik asit, asetoasetik asit ve aseton gibi moleküllerdir. Vücudun, ketozis denilen ve enerji için yağların kullanılmaya başlandığı bu evreye geçişi kişiden kişiye değişmekle birlikte ortalama olarak 3. günden sonra başlar. Ketosize geçildiğini anlamanın birçok yolu vardır. Özellikle nefeste aseton kokusu ve idrarda aseton görülmesi (ketonüri), ketozis evresine girildiğini gösterir. Bunların dışında; idrar çıkışında artma, ağız kuruluğu ve vücutta enerji artışı hissedilebilir.

İlaca dirençli epilepsi hastası çocuklarda epilepsinin tedavisi için ketojenik diyetler uygulanmakta ve böylece epilepsiye bağlı nöbetlerin azaltılması sağlanmaktadır. Bunun dışında Parkinson, Alzheimer, beyin ve sinir sistemi hastalıkları, otizm, bazı metabolizma hastalıkları ve bazı kanser türlerinde hekim ve diyetisyen kontrolünde uygulanabilir.

Sağlıklı bireylerde ketojenik beslenmenin; sıvı ve elektrolit dengesizliği, kalsiyum atılımına bağlı osteoporoz, diyetin yüksek düzeyde yağ içermesine bağlı hiperlipidemi, hiperkolesterolemi ve kardiyak aritmi, lif alımının yetersiz olmasına bağlı kabızlık, vitamin ve mineral eksikliği gibi birçok sağlık problemlerine yol açabileceği bilinmektedir. Ayrıca keton cisimciklerinin kanda artması, kanın pH’ının düşmesine ve ilerleyen süreçte ketoasidoza bağlı kan basıncında aşırı düşme, şok ve bilinç kaybına neden olabilir.

Ketojenik beslenme, egzersiz gerektirmemesi ve yağların sindirilme süresi diğer besin öğelerine göre daha uzun sürdüğü için tokluk süresinin artması ve açlık hissedilmemesi dolayısıyla kilo verme amaçlı sıklıkla tercih edilir. Ancak böyle bir beslenme programının sürdürülebilir olmaması nedeniyle eski beslenme düzenine geçişle birlikte verilen kilolar kısa sürede geri alınabilir. Bu beslenme tarzına geçmeden önce sağlığa olumsuz etkilerinin dikkate alınması ve mutlaka uzmana danışılması gerekir.